Bu vb. meselelere ışık tutması bakımından gusülle ilgili bir esası hatırlayalım:
Bilindiği üzere ön ve arka yoldan birisine (muayene veya herhangi bir zaruretten dolayı) parmak veya başka bir cismi sokmak guslü gerektirmez. Parmağın erkek parmağı ile kadın parmağı olması arasında bir fark yoktur. Bk. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/527-kadinlarin-ihtilami.html Fakat cinsel bir lezzet duyma düşüncesiyle ön tarafa parmak sokulursa, bundan dolayı gusül gerekir. Arka tarafa parmak sokulursa gusül gerekmez.
Ve yine kadının fercine plastik âletin sokulması halinde kadın şehvet duymuşsa yıkanması gerekir, duymamışsa gerekmez.
Bunun için bir kadın, kadın hastalığından dolayı doktora muayene olurken, cinsî bir haz duyarsa bundan dolayı gusül gerekirken, cinsî haz duymazsa hiç bir şey gerekmez. Doktor kadın da olsa, erkek de olsa hüküm aynıdır. [İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, 1, 112]
Kredi kartı ile taksitli alış-veriş şer’î bakımdan caiz olmaz.
Neden?
Çünkü ne olursa olsun, bir kart kredi için kullanılıyorsa bu muamele faizli demektir. O kartı kimin, hangi kurumun verdiği de önemli değildir. İsterse adı İslâmî Katılım Bankası olsun, fark etmez. Ancak bu kart kredi mantığıyla kullanılmıyorsa mahzuru / sakıncası olmaz.
Kısacası bu kurumlardan, o yönde bu yöntemle bir yararlanma, ancak zaruret, mecburi ihtiyaç, çaresizlik durumunda caiz olabilir. Peki, sizin bu sözünü ettiğiniz ürüne hayati derecede, zaruri manada bir ihtiyacınız var mı? Bunu da göz önünde bulundurmanız gerekir. Zira bırakınız böyle alış-verişleri, zaruret olmadan bu kurumların kartını dahi kullanmamız doğru olmaz. Hayatî derecedeki zaruretler ise, bilindiği üzere haramları (zaruret ölçüsünce) mubah kılar.
Evet, anlattığınız muamelede belki doğrudan faize düşülmüyor; ama faizcilerle beraber olunuyor. Aynı şeyi, o kartla başka bir şey mesela araba alımında da söyleyebiliriz. Siz, faiz ödemiyor olabilirsiniz, fakat faizci bir kurumun mûdi sayısını artırıyor ve ona dolayıl yoldan destek oluyorsunuz. Hiçbir şey yoksa bile sadece bu durum, mü’min için vebâlden uzak sayılmaz.
Velhâsıl, bazı bankalar, sizin anlattığınız gibi kredi kartına benzer bir uygulama yapmaktadır. Bu uygulamadan müşterinin haberi olmadığı için, mesele özellikle mal sahibini ilgilendiriyor. Yani müşteri böyle bir anlaşma yapmıyor ve sorumluluk da mal sahibine ait oluyor. Bu sebeple -yukarıda da işaret ettiğimiz gibi- müşteriyi doğrudan ilgilendiren bir durum söz konusu değildir. Ancak dolaylı da olsa kredi alınmış olacağından bunu yapan müşterinin haram işlediğini söyleyemesek bile, bu muamelenin / işlemin mekruh olmadığını da söyleyemeyiz. Bu açıdan bankaların ve mal sahibinin nasıl anlaştığını öğrenip sonra alışveriş yapmak, herhalde daha isabetli olacaktır.
Soru: Mehmet Nedim tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Selamün aleyküm.
1. Namazın vakti sınırlı, rabıtanın vakti ise uzun ve geniş, 24 saate yayılmış... Binaenaleyh vaziyete göre önce namazını kılar, sonra manevi vazifeni ifa edersin. Daha etraflı bilgi için şu linklere bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1935-kerahet-vakitlerinde-rabitayla-mesgul-olunur-mu.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/778-rabitanin-zamani.html
2. İkinci sorunuzun detaylı cevabı için de bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1079-sigara-icen-imam-ve-hocalar.html
3. Üçüncüsünün açıklaması için de bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2155-banyo-adabi.html
***
Veee… Lütfen rica ediyorum, sormak istediğiniz meseleleri sitede araştırıp bakmadan bize yöneltmeyiniz. Görüldüğü üzere, bunların hepsi de en hurda teferruatına varıncaya kadar mevcut sitede… H.E.
‘Allâhümme innî es’elüke bimeâqıdi’l-ızzi min arşike ve müntehe’r-rahmeti min kitâbike ve’s-mike’l-a’zami ve ceddike’l-a’lâ ve kelimâtike’t-tâmmâti.’
Meali: “Allah’ım! Ben, Arş’ındaki akitleşmeler (ve o akitlerin bulunduğu yerler) hakkı için; Kitab’ındaki sonsuz rahmetin, İsm-i A’zam’ın, yüce şânın-azamatin ve tastamam olan kelimelerin (mükemmel emir ve nehiylerin-fermânın-ahkâmın hakkı için, onların) hürmetine Senden hâcetimi istiyorum / ihtiyaçlarımı gidermeni diliyorum.” Bk. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1341-hacet-namazi-ve-duasiyla-alakali-bir-soru.html
Ve yine “Lâ havle velâ quvvete illâ billâh” kelime-i temcidi de İsm-i A’zamdır. Bk. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/4516-rahatlayamiyorum-sikintilarim-var-sinirli-ve-vesveseliyim.html
Daha da özü; ihlâsla Allah yolundaki hizmetlerde bulunmak, talebe-i ulûma yardımcı olmak İsm-i A’zam’dır. O kişinin dua, niyaz ve istekleri nezd-i İlahi’den geri çevrilmez. O halde gece-gündüz demeden hizmetlerden geri kalmamaya gayret edeceğiz. Eğer böyle olursak, ayrıca bir İsm-i A'zam duası aramamıza da ihtiyaç kalmaz.
Tabi bütün bunların tesiri, kişinin ihlâsı, manevi derece ve rütbesine göredir. Dualar, usûller aynı olabilir; ama, ağız değiştiği için netice de farklı olur. Yani genelde sıkıntı dualarda, okunanlarda olmaz, problem okuyandadır.
Allah dostlarından bir zât da bu hususta şöyle demiştir:
“Evrâd-ı Bahâiyye’nin içinde İsm-i Azam'ın 2 kere zikrolunduğunu ve bu ismi 40 kere tecrübe ettim. Ama ne zamanki kitabımda bu ism-i şerifin hangi yerde olduğunu beyan etmek murad ettiysem, her seferinde elim tutmaz, dilim lâl (konuşamaz) oldu. Anladım ki bu mevzuda bana izin verilmiyor.”
Sonra da şu uyarıyı yapma gereğini duymuştur:
“Bunu cahillere ve kötü (niyetli) insanlara öğretme, sonra kötüye kullanırlar. Duaları kabul olunur ve onlar için de iyi olmaz.” [Bk. Hafız el-Münzirî et-Terğîb ve’t-Terhîb, Fî Salâti’l-Hâceti ve Duâiha (Hacet namazı ve duasının fazileti bahsi) Hadis no: 4; Hadisi, imam Hâkim, el-Müstedrek’inde rivayet etmiştir.] Bk. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/903-evrad-i-serif-nedir.html
Arapça dizgiye vaktim yok. O ayrı bir iş. Yardımcım da yok ki yaptırabileyim. Ayrıca görüldüğü üzere yazdıklarımız içinde Arapça metni gerektirecek pek de bir şey yok. Ama gene de ihtiyaç hissederseniz, artık kusura bakmayacak, onu da siz kendiniz yapacaksınız.
Tamam mı Abdullah kardeşim?
Selamunaleykum hocam iyi günler Hocam Allah muhafaza dinden çıkan biri geçmiş sevapları siliniyor diye söylemler var bu doğru mu Yani diliyle veya kalben dinden çıkaran sözler söyleyen biri dinden çıkar mı
Soru: Ferhat tarafından yazıldı.Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam.
1. Mürtedin yani dinden çıkmış birinin hükümleriyle alakalı detaylı bilgi için bk. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2108-murtedin-kul-haklari-ve-amelleri.html
2. Dinden çıkarıcı sözleri kişi diliyle söylerse İslâm’da onun adı kâfirdir. Diliyle söylemediği halde kalben söylerse, ona da münafık denir. Her ikisinin de dinle bağları-alakaları kalmadığı için, gidecekleri yer Cehennem’dir ve orada ebedî kalıcıdırlar!
Yukarıda verdiğim linkte bütün bunlar teferruatıyla anlatılıyor. Lütfen “söylemleri-möylemleri” bırak, sitede bu mevzuda kaleme alınmış yazılara bak ve dikkatle oku. İtikadî meseleler önemlidir. Öyle şakaya-makaya gelmez. Hem öyle oturup vesveselerini, dedikodu tarzı lüzumsuz şeyleri de soru diye yazıp, kendini de bizi de fuzuli yere meşgul etme; vebâl olur, kul hakkına girersin.